04 Ekim 2014


Bayramı bayram gibi yaşayabilmeniz dileğiyle..

  Hayat yitirdiklerimize rağmen cazibesini koruyor. Eksikte olsa gün bayram günüdür, kıymetini bilelim. Hepinize eksiksiz, huzurlu bayramlar diliyor ve biraz gülümsemeniz için Aziz Nesin'den tatlı bir bayram hatırası paylaşıyorum. Ustaya saygıyla.. Anneme, babama ve öte tarafı buradan daha ışıklı yapan bütün yitirdiklerimize hasret ve rahmetle..

“1965 senesiydi. İşe gireli henüz iki hafta olmuştu. Bir genel müdürlükte, özel kalem müdürünün yardımcısıydım. Bayrama on gün kala, müdürüm hastalandı ve rapor aldı. Ertesi gün, genel müdür, beni odasına çağırdı.

-Buyrun efendim.

-Tebrik kartları hazır mı evladım?

-Hangi tebrik kartları efendim?

-Eyvahlar olsun, Şükrü sana söylemedi mi? Bayram geldi, tebrik kartı göndermeli. Şimdiye çoktan postaya vermiş olmamız gerekirdi.

-Hiç haberim olmadı efendim

-Hemen, hemen hemen! Yarına istiyorum üç bin adet kartı sabaha kadar yaz ve postaya ver.

-Emredersiniz efendim! dedim ve odadan çıktım. Ancak üç bin adet bayram tebrik kartını tek tek nasıl yazacağım?

Genel müdür, kartların çini mürekkeple ve güzel bir yazıyla yazılmasını isterdi. Üç bin adet kartın iki bin tanesi makamca kendinden aşağıda olanlara şu şekilde yazacaktım:

‘Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.’ Kalan bin tanesi de, daha üst makamdakilere:

“Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim” şeklinde yazılacaktı.

Hiç vakit geçirmeden masamın başına geçip kolları sıvadım. Önümde davetiyelerden oluşan irili ufaklı pek çok dağ duruyordu. Ben mesaim bitiyor, az sonra çıkar evime giderim derken, sabaha kadar burada kalıp 3 bin kartı yazmak zorunda kaldım. Sızlanmanın faydası yok, işe başlayım:

‘Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.’

‘Bayramını kutlar, gözlerinden öperim.’

5, 10, 20, 50, 100, 750, 875. Yazıyorum yazıyorum bitmiyor! Vakit gece yarısını geçti gitti bana öyle bir sıkıntı bastı ki, tarif edemem.

Yazıyorum, yazıyorum, yazıyorum bitmiyor. En nihayetinde alt makam kartları bitti. Ama ben de bittim. Şafak sökmek üzereydi. İşi biten kartları masamın üzerinden alıp başka bir yere koydum.

Ama önümde hâlâ bin adetlik bir kart yığını durmaktaydı. ‘Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim’e başladım.

Durmadan yazıyordum. Göz kapaklarım öyle ağırlaşmıştı ki, gözlerimi açık tutmam her bir karttan sonra daha da zor bir hale gelmişti. Resmen işkence çekiyordum.

125, 279, 400, 689. yazdım yazdım yazdım. Bir vakit sonra, artık ben kaleme değil o bana hakim olmaya başladı. Ama hâlâ yazıyordum:

‘Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim. Sizin ve eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, sıhhatli ve başarılı günler niyaz ederim. Niyaz ederim başarılı günler sizinle eşinizin bayramını kutlarken...’

‘Kutlarken eşinizin bayramını saygıyla sıhhatli günler diler Niyazi ile beraber ederim...’

‘Niyazi ile birlikte sizin ve eşinizin bayramını kutlarken ayrıca sıhhatle ederim... bayramınızı eder, sonra eşinizle Niyazi’ye başarılı günler dilerim...’

‘Sizin de eşinizin de Niyazi’nin de bayramını saygıyla eder, sıhhat dilerim...’

‘Sıhhatli eşinizin bayramını saygıyla kutlarken, Niyazi’ye başarılar diler aynı zamanda ederim...’

‘Bayramınıza etmeden önce eşinizi saygıyla kutlar Niyazi’nin gözlerinden öperim... Sizin de, eşinizin de, Niyazi’nin de, bayramını da, tatilini de, gelmişini de, geçmişini de.. saygıyla ederim...’

Sabah tam mesai saatinde, gözlerim kan çanağı bir halde kartları yetiştirdim. Genel müdür bir-ikisine şöyle bir baktı:

-Aferin dedi. Bitirmen iyi olmuş. Hemen postalayın!

Hemen postaladık. 

Bir gün sonra da önce bizim genel müdürü, ardından bendenizi postaladılar.”

Aziz Nesin

16 Temmuz 2014

Kedi Kafamla Geri Döndüm

Oldu hayli zamanlar, blogla ten tene değmişliğimiz bile olmadı. Yer yer varlığını dahi unuttum ki hatırı sayılır bir yeri vardı hafızamda. Takılyordum öle, yaşıyordum yani yazmadan da ama bi eksiklik vardı yalan değil. O derin boşluk duygusu, o yemeklerde bile bi saman tadı falan. Ondan kellidir ki her yazmadığım yazı başına yarım kg aldım, içler acısı. Tombul sosis olmak yazı yazmaktan kolaymış bunu anladım. Zaten kanımca bu her şeyden kolay. Allah'ım niçin kilo almak bu kadan kolayken vermek bu denli ızdırap? Neyse bu konuyu başka bir platformda tartışırız, koyuyorum çekmeceye. Blog diyodum hehh.. Önceki gece ablamda sen bana bir bağır bi azarla. 'Hani blog yazıyodun seennn?' diye bi çemkirişi var sanırsın merdiven götüne battı. Vay efendim bırakmışım yazmayı, yazcam demişim yazmamışım. Ne maymun iştahlılığım kaldı ne şıpsevdiliğim! Ordan aldı gazı, aşık olunca ne kadan gerzek bi insana dönüştüğüme kadar vardırdı mevzuyu. Meğer ne doluymuş bana karşı, ne yüklüymüş içten içten anam babam bu nedir yahu? Tamam bi sus dedim Allah'ını seversen yazıcam kes. Yazıcam dedikte düşünüyorum düşünüyorum hiç içimden gelmiyo, aklımada bişey gelmiyo. Çok şey oldu arada oturup tek tek derleyemem ya hepsini. Zamanında sıcağı sıcağına yazmadık şimdi soğudu götümde patladı hikayeler. Ufak ufak not alıyodum arada sağa sola ama nerde bulsammı ki o kağıtları ben? Sayfaya gelincede bi darallar bana ay bi afakanlar.. Her tarafı pembeler lilalar sarmış. Ordan bi resim ordan bi bilmemne, müsamere çocuğu gibi her tarafına bişeyler takmış takıştırmışım. Çok avam gözüktü gözüme. Çıkardım attım bütün renklerini süslerini çocuğumun. İlk günkü saf beyaz haline geri döndü. Böyle daha bi sade daha bi berrak geldi şimdilik. İçimden başka türlüsü gelene kadar en güzeli bu. Yinede iğrenç sayfa tasarımım için özür dileyeyim herkesten. Benimde elimden bu kadarı geliyosa demek.. Neyse ne..

Not: O değil de, he al yazdım n'oldu?

22 Şubat 2014

Boğa bildiklerim sırtımdan vurdu!

   Ben ki yeni biriyle tanıştığım zaman ilk iş burcunu sorarım. Anında burcunun özelliklerinden bir profil çizerim kafamda, ve o andan sonraki her hareketimi ve kişiyle olan diyaoluğumu buna göre şekillendiririm. Hatta biliyorsa yükselenini de işin içine katarım. Burcunu bilmeyene burcunu öğrenmişliğim, hatta yükselenini, alçalanını, seceresini önüne dökmüşlüğüm bile var. Bir şekilde araya konu kaynamışta burcunu sormayı ihmal etmişsem, daha sonra öğrendiğimde ''he demek ondan böyleee!'' diye de bilmişlik taslarım. Yine böyle biriyle tanışıp arkadaş oldumdu da hemencecik burcunu sordumdu. Her nasıl olduysa kızcağızın burcu aklımda boğa diye kalmış. Ve ben öyle eminim ki kendimden. Habire yorum yapıyorum; ''bunu böyle yapıyor çünkü boğa, şuna böyle davranıyor çünkü boğa!'' Nereden baksan bi 8-10 senesi var tanışıklığımızın. Hatta belki daha fazla. Gel gör ki geçen günlerde öğreniyorum ki arkadaşım Y'nin burcu kova imiiiş. Heh dedim, buyur burdan yak! Yahu ben seni yıllarca boğa bildim, boğa diye bağrıma bastım, sarıp sarmaladım. Aileme, tanıştırdığım insanlara, sorana edene bu kız boğa dedim. Şimdi nasıl açıklarım ele güne kova olduğunu? Bunca yıllık ahbabının burcunu yanlış biliyormuş ezik demezler mi? Bundan sonra burçlarla astrolojiyle ilgili ahkam kestiğimde ağzıma ağzıma vurmazlar mı, yüzüme yüzüme gülmezler mi? İnsafsızlık yapma n'olur! Gel biz senin doğum gününü her yıl mayıs ayının nadide bir gününde kutlayalım, seni boğa bilelim bundan kelli. Hadi, kırma arkadaşını. Bak itibarım söz konusu! ;)  

21 Şubat 2014

Betül Mardin'in Kadınlara Öğütleri

  Hani bazen bi uyuşukluk gelir insana. Yapmanız gerekenleri bilir ama harekete geçmek için itici bir güce ihtiyaç duyarsınız. İşte bu gibi durumlarda başarılı insanların başarı öykülerini yada öğütlerini okumak bana iyi gelir. Okuyun bakın, nasıl iyi gelecek.



 Üniversite mezunu olmadığı halde hala üniversitelerde ders veren, ''Yaşam Boyu Başarı'' ödüllü, Türkiye'de halkla ilişkilerin üstadı kabul edilen, Haldun Dormen'in eski eşi, Arif Mardin'in kardeşi, Ayşe Arman'ın kayınvalidesi, 87 yaşındaki duayen kişi Betül Mardin'den kadınlara altın değerinde öğütler... Özellikle 10. maddeye dikkat derim!

1. Her sabah spor yapacaksın. Günaşırı filan değil evladım. Her sabah.
2. Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak, hep koşturman gereken işler olacak.
3. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini update et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.
4. Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less! (Bir problem eksik!)
5. Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor. Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.
6. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim!
7. Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesela benim babam, hiç düşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda'sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.
8. Olumlu olacaksın.
9. Bazı şeyleri kabul edeceksin. Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.
10. Erkeklere gelince, aynı anda birkaçını sevmeyeceksin. Ama onların böyle bir yeteneği ve şerefsizliği olduğunu bileceksin!!



20 Ocak 2014

#UyanNejat

Nejat İşler'in sağlık durumu iyiye gidiyormuş. İnşallah haberler doğrudur. 
#dirennejat Bu direnişler sana vız gelir. Uyan ki; şarkılar, filmler öksüz kalmasın...



   ''Tedaviyi reddetmek, erken ölmek gibi bir niyetim yok. Bazen cevabını kaldıramayacağını bilsen de yine gerçeği öğrenmek istersin. Milyon tane kazak giyince beden zarar görüyor. Çıplak geldim, çıplak gideceğim. Amacım zamanı satın almak. Mülk edinmek gibi bir derdim yok. Mülkiyet hırsızlık gibi bir şey. Sevmiyorum işte. Biz kuşak olarak böyleyiz. Bize sevmeyi, bir şeylere bağlanmayı öğretmediler. O tarafımız gelişmedi. Ben dünyanın bir parçasıyım. Şurayla ve bedenimle sınırlı değilim. Bir şeyler yanlış gidiyor, birileri acı çekiyor. Ben de çekiyorum bu acıyı. Altıma son model bir araba çekip, güzel bir ev alınca mutlu mu olacağım yani? Hayır olmam. Aramızda mutlu olanlar varsa zekalarından şüphe ederim, ya da gözlerinden. Çünkü iyi görmüyorlardır. Siz beni yenmediniz. Çünkü; ben sizinle daha oynamadım. Ben 'gidiyorum' dediğimde, 'gitme' diyen birini değil, 'ben de geliyorum, yalnız gidemezsin' diyen birini istiyorum.''    Nejat İşler

09 Ocak 2014

Yılbaşında aramayan eski sevgiliyi Allah düşmanıma vermesin! Amin.

   Yeni yıl yeni yıl olalı böyle hüzün görmedi. Toplamıştın sevdiceklerini eve. Çeşidi güzel yiyeceklerle sofranı donatmıştın. Yemekler, içkiler, müzikler, oyunlar, her şey şahaneydi. Yenilip içiliyor, eğleniliyordu. Derken geri sayım başladı. 4..3..2..1.. Sıfııııırrr... Evde bir hengame. Çığlıklar, sevinç naraları, öpüşmeler, koklaşmalar, kutlaşmalar, yeni yıla gülerek eğlenerek girme çabaları falan filan. Sende surat bi karış, çaktırmadığını zannederek ''ahahhayy mutlu yıllar şekeriiimm, en kötü günümüz bööle olsuuğğnn'' samimiyetsizliğindesin. Lan zaten en kötü günün böyle işte tam şu anda. Derken aklına gelen düşünce seni rahatlığa sevk eder. Yeni yıl ya hani! Telefon trafiği fazla olduğundan ulaşamıyor, yada çektiği mesaj sana koşa koşa gelmekte zorlanıyordur. Evet kesin böyledir. Bu gibi özel günlerde böyle şeyler olağandır. Operatörün bok yemesidir... Sakinleşerek ortama ayak uydurmaya çabaladın. ''Canım biraz daha şarap?'' Saatler geçti. Lakin senin gözün sürekli telefona kaydığı için tombalada çinko yaptığını bile farkına varamadın. Tombala zaten yapamazdın bu vaziyette, geçiyorum onu. Arada can dostların aradı, telefonunu meşgul etmesinler diye açmadın, meşgule attın. Mesaj attılar cevap vermedin, uğraşamazdın şimdi. Neredeyse sabah olmak üzereydi. İsviçre'de ki babanın halasının oğlunun gelininden bile mesaj geldi. Ama bu operatör sizi tekrar bir araya getirmemeye kararlıydı. Zira ne aradı, ne de mesaj attı. Öyle dallı güllü resimlere, süslü cümlelere de gerek yoktu halbukisi. Bi kuru 'mutlu yıllar' yeterde artardı. Sen gerisini hallederdin. Peki n'olmuştu da sesi çıkmamıştı bu pezevengin?

06 Ocak 2014

Aramızda Kalsın - Hoşgeldin

   Aramızda Kalsın'ın müzik ziyafeti hakkında hiiç birşey yazmaya gerek duymuyorum. Sadece dönüp dönüp dinlediğim bu şarkıyı paylaşmak geldi içimden. Ne iyi ettiler de tekrar can verdiler, ruhum şenleniyor dinlerken. İnsanın aşık olası geliyor durduk yerde. Unutanlar hatırlamış, bilmeyenler öğrenmiştir umarım.


Dizi görüntüleriyle izlemek bir başka diyenler de buraya buyursunlar efendim;

http://www.startv.com.tr/video-arsiv/civandan-romantik-makarna-tarifi-ve-birsen-te