25 Mayıs 2016

Şükü'ye...

  Resim karanlık çıkmış, ancak bu kadar aydınlatabildim. Ki zifiri karanlıkta bile seçmek mümkün gözlerinin içindeki ışığı. İsmini sorduğumda katmerlendi o ışık. Bacaklarını topladı, eteğini düzeltti, bir falsosu olmadığından emin olunca kollarını iki yanda kavuşturdu; "benim adım Şükriye efendim" dedi. Ona saygı duyduğumu, ciddiye aldığımı hissetmişti ve duygularımız karşılıklıydı. Kimlikteki adı Aygül Baygül'müş! Ama O bu şekilde hitap etmeme izin verdiğinden beri benim için Şükü. Resmini çekebilir miyim diye sorduğumda da aynı düsturu tekrarladı. Çünkü hayatı ciddiye alıyordu. Ama ti'ye almaktanda geri kalmıyordu. ''Kimseye gösterme, nazar değer'' dedi. Lütfen maşallah deyin. Şükü 75 yaşında. Torununun çocuğunun resimlerine son model telefondan parmağını yalayıp ekranı kaydırarak bakıyor. Bütün torunların birer kıyafetini askıya asmış. Kutu kadar köy evinin bir odasını onlara tahsis etmiş, müze gibi. Özledikçe kokluyor tek tek. Sevdiklerinden uzak ama gönlü razı. Gururla elini yere vurdu "bura benim erimin evi" derken. Domates salatalık çok severmiş eskiden ama artik yemiyormuş. Neden diye sorduğumda "yeterince yedim!" dedi. Çayın tadını bilmiyor. Gençken hep süt içmiş. Tadına geçen yıl baktığı çileği pek sevmiş. Bahçesindeki çilekleri kimseye ikram edesi yok. Başka ne yiyor derseniz; portakal, üzüm. Tutunmadan bir hamlede kalkıveriyor yerinden. Tez canlı. 30 kilo falan. Üflesem uçacak gibi. Sanırım melekler yardım ediyor ayakta durmasına. Ama aklı hafzalası yerinde. Torunuyla konuşurkenki nazlanmasına bakılırsa ruh yaşı en fazla 20. İnsanın içine sokası, kalbine oturtası gelir. Hayat enerjisine imrenmemek mümkün degil. İyi ki tanıdım. Tombişim diye sarıldı, sanırım 7 kere falan. "Sen kal burda" dedi. Kalmak mümkün olmadı ama, tekrar görmek nasip olur inşallah. Çok yaşa Şükü.. Meleklerinle.. 


Hiç yorum yok: